Önce Kendim Sonra Kendimde Öteki
Bana sırtını dön
Ve umutlarımı sancıla
Sonra
Yüzüme bak
Kaçırma gözlerini
Ruhumu hırpala…
***
Sen ki tabiat
Oğullarının ölümüne yüz çeviren
Gerisin geri yeniden doğuran
Haşmetli dağların
Faziletli suların
Gazabın ve merhametin sahibi
Sen
Mütemadiyen yaralayan
Kudretinle kesikleri kabuklayan hayat
Sana sığındım
anamın eteğinden tutar gibi
Bacımla bölüştüğüm bir somun ekmekte
Mavisinde denizin
Alı al gün batımında
El değmemiş körpe kederlerinden sıyrılıp
Acılarına basarak
Kusup öfkemi
Umudumdur; geceye tutunup
Bir yas evinde gülümseyen çocukta görüp seni
Yine sana sığındım…
***
Yaşamak bu ya
Oturup ölümü düşündüm
Orhan Veli gibi başındayken ömrün
Sonra duyumsadım ki,
Bu şizoid bölünmelere
Filtreli kederlere
Bu gürültü içindeki sükuta gark olan zihnime
tebelleş oluyor yıkıcı bir taşkınlık
Taşkınlık ilkin gövdemin orta yerinde doğuyor
Dokunabiliyorum onun arkaik öfkesine
Çünkü taşkınlıkla aramızda bir göbek bağı var
Çünkü o önce, ben sonrayım
Taşkınlık bana emanet
Ve ki benim de tek mirasım.
Mirasımın terekesinden
Yani demek istiyorum ki taşkınlıktan
Halide Edipler, Atılganlar, Tanpınarlar, Nazımlar, Neandertaller, Yavuz Çetinler, Martin Edenler, Jack Londonlar fışkırıyor…
Sonra
Kendimi kendimden öteye sürükleyen
Beni kendimden koparan taşkınlıktan sakınıyorum
Tanpınar’a sığınıyorum
Kaçmak diyor Tanpınar
Bir kendin olmadığını bile bile kendine kaçmak..
O sıra,
İçimizde ne kadar biz olmayan biz varsa
Çokluğun, çoğunluğun tek boyutluluğuna kaçışıyor
Onlar kaçıyor, biz olan biz kalıyoruz bizde
Topyekün bir çıldırıştan istihkakı paylanıyor kalanların
Paylarına vebalar, cüzzamlar, karantinalar…
Paylarına ıskalanmış hayatlar düşüyor.
***
Dışı büsbütün, içi yamalı bu bedenleri
Piç bırakılmış ruhlarımıza denkleyebilmeyi umut ediyoruz
Tek hakkımız var
Ve hasarlı kalibrasyon ibresi
Şerait iptidai
Ahval yorgun
Umut baki…