GÜLCE
GÜLCE
Ve Gülce,
Savruluyor imgeler ardından bir bir
Anlatılamaz olanın kifayetsiz dinginliğinde
Sana ve bahara dair ne varsa
Ne kaldıysa,
Bir giz oluyor zamanda.
***
Bir söz söylesem,
Adını telafuz edebilsem,
Zaman ağırlaşırdı
Zaman ağırlaşırdı ve
Geceye pusu kurardı.
Heybetli dağlardan
Faziletli sulardan
Güneşin bizim değil eşsizliğinden sıyrılan bedenin
Kurumuş bir dal gibi iliklenirdi yakama.
***
Gülce,
Hoyrat yaradılışlı kadınların
Ve inceliksiz adamların
Orta yerinde savruluyor günlerim
Ve ki şimdilerde özlemek
Kestik demeyecek bir yönetmenin filmi sanki.
***
Uzağı düşünüyorum,
Boynuna kavuşmayan ellerimi
Bir bozkırın avucunda,
Memleketsizlik bu.
***
Savruluş,
Bir hiçliğin yörüngesinde gece ve gündüz
Gövdesinden yaralanmış
Ve içine doğru ölen bir ağacın çaresizliği.
Belki de bir yolculuk
Bir ülkeden bir iç ülkeye.
***
Gülce bil ki,
Ne zaman yadına düşsem sesinin
İçli bir romanın kapağı aralanıyor içimde
Bir konçerto ilişiyor yanıbaşıma
Acıtıyor rakının tadını
Hüzne vuruyor kemanın yayı
Kedere demleniyor lili marlen türküsü
***
Ezgiler,
Aşka geçit yok ağırlığında
Hasmane bir tokat gibi
Günler, bir kasetin iki yüzüne de sarılmış aynı şarkı
Bugün, üç yıl önceki bugüne uyandım
Dün üç yıl önceki dündü.
Yaşamak da geçmişe dair akıp giden bir nehir yani
***
Seni yazmak Gülce,
Seni düşünmek kadar ağır
Ve sana yazmak kadar zor
Ellerimi havaya kaldırarak adımlıyorum
Anıların karanlık koridorlarında.
Çünkü Gülce
Yakalanırsam yokluğuna
Hayata dair ne varsa
Umuda dair ne kaldıysa
Apaçık ortada kalırdı.
Buna tüm kalbimle inandım…