SON MUM

ayrilik_by_kursunasker

Suçlu yıllar sana,

suçlu yıllar sana…

Göz görmeyince gönül katlanırmış.

Gönül katlanmış, güzelce koyulmuş çekmeceye.

Şimdi yağız bir delikanlı yalnızlık.

Çocukluğu daha dün gibi

ve daha yanımda.

Öyle bir tımarhanedeyim işte.

Korkuluklarında tırnak ve et parçaları,

dişlerim sarı,

alışkanlıklarım çirkin.

Serpiliyorum her defasında, bahçelerinin üzerine.

Kim bilir çiçeklerin, acının hangi rengi?

Emekliliği gelmiş bir memur gibi hüznüm.

Daha vereceği var zanneder fazladan.

Mutluluğumsa hala işsiz,

hala atanamamış.

Yokluğun, eksikliğin akustik versiyonu.

Bir de benden dinlemeni isterim.

Her yanı detone olsa da hayatımın,

nakarat, seni anlatır.

Nakaratı hep güzel söylerim.

Her gece ısıtıp ısıtıp yeniden önüme koydum bu aşkı.

Sarhoş bir hayasız gibi,

kapısına dayandım anıların.

Küfrettim neyzenlere.

Çalmayın dedim, çalmayın artık.

Asgari güçle koskoca umudu beslemek kolay mı?

Elektrik, gidik;

jeneratörle çalışırken emeklerim.

Eskiler de aynı annem gibi unutulmaz.

Kapıdan kovsam bacadan gelirdi özlemin.

İçinden çıkamadığım bir iş,

geçemediğim, gücü kuvveti yerinde ırmaktın eskiden.

Güller de öteye kokardı.

Şimdi ince bir esinti dolduruyor heveslerimin yerini.

Dudaklarım afetzede,

hissedişlerim alelacele.

Bir daha cebelleşiyorum kalktığın yerde tutan yosunlarla.

Şimdi de çamur atarlar,

‘Sözünün eri değil.’ derler bana.

Söylesene fıstığım!

Sen beni böyle mi bilirdin?

Ben ki şahit olabilmek için mucizelerine sırf,

aç,

susuz,

fütursuz ve destursuz,

dalmadım mı koskoca bir şehrin içine?

Saymadım mı sana gelen istasyonların kaç tane olduğunu?

Parmaklarımın ucunda koşmadım mı sana sen uyurken?

Onlara kızmıyorum.

İnsan derme çatma  yapmışsa haneyi,

rüzgar da yıkmışsa eğer;

suçlu rüzgar mıdır insan mıdır?

Derdimin seninle olduğunu bil,

öyle yaşa günlerini.

Öyle sanarım ki;

senle perdesini çektiğimiz sahne bir daha açılmayacak.

Son kez iç çektim derin derin.

Artık ıslanmak olmayacak yaz yağmurlarıyla.

Şemsiye tutarım emellerime;

dokunmaz gözlerim, gözlerine.

Seneler 364 gün 6 saat;

6 Şubat’lar olmayacak yeniden.

Ve ben bir daha yutmayacağım sözlerimi.

Yemeyeceğim palavralarını.

Çok sevdiğin bal var ya;

yemeyeceğim.

Oruçluyum.