Largo Piyano

train-4

İçinin çarşaf örtülmüş koltuklarında yaşayan her aptal,

toza mahkumdur.

Ola ki bir fırtına, koparır ağaçlarını bahçeden;

o zaman ağlar aptal; yemişleri beğenmediğine.

Her otobüs garından,

her gemi limanından ayrılır.

Çünkü içleri senden kopan kadar başkalarına kavuşanlarla da doludur.

Biten hikayen başlayan hikayeler…

Kazıp da mutsuzluktan mutluluk çıkarman için söyledim.

Yaprak uçar gider.

Siz niye gittiğine bakarsınız,

Ben nasıl gittiğine.

Hani dönmek istermiş gibi kavis çizer ya havada.

Siz metanet görürsünüz,

ben pişmanlık işte.

Güneşin tek tanesini göstermeyecek kadar buluttur;

insanı utandırması gereken.

Ateşin düştüğü yerde de yandığını,

kadehlerin meyhanelerin en çok kahır çeken işçileri olduğunu,

asıl eriyenin kar değil Kış olduğunu.

Anlatmak istediğim,

kaybedeni, yok olanı, gerçekten uğraşanları, ederi bilinmeyenleri göremeyişimiz.

İstediğimizde kaçamıyorsak;

Dünya da bal gibi bir hapishanedir.

Ve hayat, herkesin cam kenarında oturduğu bir yolculuktur.

Sıklıkla uzaktaki tek ışığın aydınlattığı düşüncelerin,

bazen yalanların göz alıcı mekanlarında mola verir.

İlk molan hiç bitmeyecek gibidir,

sonuncusu hiç yetmeyecek gibi.

Duruyorum,

yaşamanın tahtaları kırık köprüsünde.

Sallanıyor her hareketimde anılarım,

şıngırdıyor cebimdeki misketler,

elimden kayıyor ilkokul aşkım,

feda ediyor kendini annem, babam.

Ve her seferinde,

düşüyorum karanlığa.

Geçmişten geçip geleceğe gitmek, bedel ister.

Ve bedel, her zaman ödenir.